Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yozgat Gelin kayaları söylencesi

Yozgat Gelin kayaları söylencesi Zamanın birinde Cehrilik yakınlarında ki bir köyde güzeller güzeli bir kız yaşamaktadır.Kızın güzelliği dillere destan olmuştur.Hergün bir çok delikanlı onu görmeye gelmektedir.Bir gören bir daha köyden ayrılmamaktadır.Gelenler arasında ağa oğulları beyler de vardır.Kıza ağırlığınca altınlar ,köşkler,sürüler teklif ederler.Ama kız hiçbirini kabul etmez.Kız yoksul bir delikanlıya gönül vermektedir.Ailesi bu sorunu çözmek için kızı bir an önce evlendirip sevdiğine vermek istemektedir.Kısa zamanda hazırlıklar yapılır,düğün kurulur.Haber her tarafa yayılır.Herkes hayret eder hele de kızın sevdiğine verilecek olması herkesi memnun eder.Bir ağa oğlu ise bunu bir türlü kendine yedirememektedir.Çok zengin olmasına rağmen kızı alamamaktadır.Öyle ise onu başkasına da yar etmemeye karar verir.Hemen haber gönderip düğünün durdurulmasını ve kızın kendisine verilmesini ister.Kızın babası ise zorla güzellik olamayacağını artık beyin de bu işi kabullenmesi gere

Van Kalesine ilişkin söylence

Van,   Van Kalesine ilişkin söylence Urartuların eline geçen Van kalesi öyle muazzam yapılmıştır ki görenler kalenin insan eliyle yapıldığına inanılmaz. Kale dev yapılı insanlar tarafından 80 metre yüksekliğe her biri en az 30 ton gelen düzgün taşlarla sıva ve harç kullanılmadan yapılmış inanışa göre duvar yapımında çalışanlar öyle güçlülerdi ki elleriyle bastırarak taşları hamur haline getirip birbirine yapıştırmışlardır. Meher de bu dev yapılı insanlardan biridir.Atıyla birlikte Meher Kapı denilen yerde Urartu kaya yazıtının ardında günümüzde de yaşadığına  ve kıyamet günü gelince yeniden ortaya çıkılacağına dair efsaneler vardır. Meher Kapı değişik inançlara göre kutsal sayılır.Hıristiyanlar bu kapının Paskalya'nın yedinci günü  ya da St. Jean Bayramı'nda açıldığına inanılır.İslam inançlarına göre ise burası bir hazine kapısıdır ve her cuma gecesi açılır,fakat giren mutlaka  bir kötülükle karşılaşır. Bir başka inanışa göre Hz. Ali bu kapı görünümlü yeri

Uşak Avşar Beyi Söylencesi

Uşak Avşar Beyi Söylencesi Avşar Beylerinden biri ava çıkmıştır.Av peşinde koşarken Bizans sınırına girmiştir.Tutsak olarak Tekfurun huzuruna çıkarılır.Tekfur:"buralarda ne arıyorsun?" diye sorar.Avşar Beyi:,"Hiç, canım sıkılmıştı şöyle bir çıkıp gezeyim bir kale fethedeyim dedim" der.Tekfur güler,"Kaleyi tek başına mı alacaksın" der.Avşar Beyi de gülümser " Hayır dağın öbür yamacında silahlı 10.000 askerim var.birkaç saat içinde dönmezsem buraya üşüşüp taş üstünde taş koymayacaklar,çok kan dökülecektir." der. Tekfur korkar onbin atlıyla başedecek askeri yoktur.Bir çare aramaya koyulur."Aramızda bir antlaşma yapalım ben size yılda bin altın beşyüz koyun bir o kadar da deve at versem,bu savaştan vaz geçer misiniz?"Afşar Beyi şöyle bir düşünür:"Kan dökülmesini istemeyen bir insansınız.Hatırınız için önerinizi kabul ediyorum.Hemen hazırlayın ben döndükten sonra da yollayın,sakın ola ki yola asker çıkarmayın,atlılarım üze

Tunceli Munzur Söylencesi

Tunceli Munzur Söylencesi Bir zamanlar Ovacık'ın Ziyaret köyünde bir ağa yaşamaktadır. Ağanını Munzur adında çok güvendiği bir çobanı vardır. Munzur iyi yürekli gönül ehli bir adamdır. Günün birinde ağa hacca gitmek ister. Munzur’u çağırıp:"Ben uzun bir yolculuğa çıkıyorum gidip dönmemek var karım senin anan kızlarım senin kardeşin malım mülküm gibi onlara iyi bak."der ve yola düşer. Aradan günler geçer. Bir gün Munzur, ağanın karısına varıp :"Ana helva yapta ağama götüreyim."der. Kadın şaşırır ama bir şey demez. Herhalde canı helva istedi deyip işe koyulur. Yaptığı helvadan bir tas verir. Munzur daha büyük bir kabın doldurulmasını ister. Kadın ses çıkarmadan bir lengeri doldurup Munzur verir. Munzur helvayı kaptığı gibi ortadan kaybolur. Bu sırada ağa namaz kılmaktadır. Selam verir Munzur'u karşında görür. Munzur lengeri bırakıp birşey söylemeden ortadan kaybolur gider. Aradan uzun bir zaman geçer ağa hacdan döner. Bütün köy ka

Trabzon Kentin Alınışına ilişkin söylence

Trabzon   Kentin Alınışına ilişkin söylence Fatih Trabzon'a gelir,Pontos kralı David ,Fatih'e karşı koyamayacağını anlar.Kenti kurtarmanın yollarını arar.En akıllı adamlarına tanışır.Fatih'e şöyle bir öneri yapılmasına karar verilir."Kentin dışında ,kıyıda Ayasofya Kilisesi'yle Kule arasında bir zincir gerilidir.Fatih'in her zaman öğündüğü topçuları bu zinciri kırk atışta koparabilirlerse kent hiçbir direnme olmaksızın teslim olacaktır.Koparamazlarsa ordular geri çekileceklerdir. Fatih düşünür taşınır öneriyi kabul eder.Topçular hazırlanır.atışlar başlar.En iyi nişancılar bile ,zinciri koparamaz.Sıra son atıştadır.Fatih:"Kendine güvenen varsa geçsin topun başına " der kimse göze alamaz. Derken top birden ateşlenir.Atışı yapan Hoşoğlan adında çelimsiz bir yeniçeridir.Huzura getirilir,Fatih topçu olup olmadığını sorar.;olumsuz cevap alınca da öfkelenip başını vurdurur.O anda tepelerden bir çığlık yükselir.:"Zincir koptu kent tesli

Tokat Kırk kızlar türbesi Söylencesi

Tokat Kırk kızlar türbesi Söylencesi Bir zamanlar Niksar'da dünya malına düşkün,zalim bir vali yaşamaktadır.Niksar halkı zulümden bezmiş,yoksulluk içinde yaşam sürmeye çalışmaktadır.valinin iyi yürekli güzel kızı da babasının zulmüne dayanamaz.Kırk kız arkadaşıyla bir çete kurar.Erkek elbiseleri giyip sık sık valinin sarayını basıp ele geçirdiklerini yoksul halka dağıtırlarmış.Valinin en akıllı adamları,en güçlü askerleri çeteyi yakalayamaz. Çünkü kız babasının planlarını önceden haber almakta,hazırlanan tuzaklara düşmemektedir.Aradan uzun bir zaman geçer.kızın dadısı işi anlar,koşup valiye duyurur. Valide kırık kızla birlikte kızını yakalatır,başlarını vurdurur. Büyük bir gömüt kazdırılır ve hepsi buraya gömdürülür  daha sonra halk bu gömütün üstüne bir türbe yaptırır.  Kesikbaş türbesi  yanındaki Köprüye ilişkin söylence Kesik baş türbesinin yanında bir köprü vardır.Önce ağaçtan yapılan bu köprüyü sular alıp götürür.Bunun üzerine taştan sağlam bir köprü yapılmasına

Sivas Şeyh Merzuban Söylencesi

Sivas Şeyh Merzuban Söylencesi Söylenceye göre Şeyh Merzuban ,Xlll.yy ın ikiinci ayrısında yaşamış XlV.yy.başında ölmüştür.Buraya şeyhinin buyruğuyla Horasan'dan gelmiştir.Asıl adı Mahmud Ra Mazruban'dır.Amacı insanları doğru yola çağırmak onlara iyiyi doğruyu göstermektir. Selçuklu sultanı Alaeedin Keykubat Doğu seferine çıkmıştır.Bir süre kışla denilen yerde konaklar.Geceleri uzaktan uzağa yanan bir ışık ilgisini çekmiştir.Halka sorar Şeyhi sevmeyenlerden biri "Sultanım orada sarhoş bir Şeyh oturur.Gece Gündüz demez içer.Çıra o nedenle sönmüyor."der. Sultan daha da ilgilenir.Ertesi gün iki deveye şarap yükler ve Şeyhe gönderir.Devret yakınlarında develerin bir adım bile atmadıkları huzursuzlandıkları görülür.Askerlerde develeri kımıldatamazlar. Sonunda:"Bari gidip Şeyhe söyleyelim de yardım etsin."derler. Yanına vardıklarında ilk kez Şeyh konuşur:"Sultana selam söyleyin,bize öyle şey gerekmez.Bazısı kuvvetli,kılıcı keskin olsun,Develerde

Sinop Bey kızı söylencesi

Sinop Bey kızı söylencesi Sinop Beylerinden çok güzel bir kızı vardır.Dönemin ünlü bilginlerinden ders alan kız,ilmiyle çevresinin ilgi ve hayranlığını kazanmıştır. Günün birinde bey,kızını evlendirmeye karar verir.Ülkesinin her yanına tellallar salar: "Kızımla evlenecek yiğit,kızım gibi bilgili olmalıdır.Üç ay sonra yapılacak sınavda kızım tek soru soracak ,bilen damadım olacaktır. Ülkenin kendine güvenen beyleri delikanlıları büyük bir hazırlığa girişir.Gün gelir çatar herkes kızın karşısına dizilmiştir.Aralarında saz benli bir delikanlı dikkatini çekmiştir.Herkesin heyecanına karşın delikanlı bir an gözlerini kızdan ayırmaz,kız da onu görmüş ve dikkatini çekmiştir. Sınav başlar kız sorusunu sorar "Evrende bilgiden üstün ne vardır?" Herkes sırayla yanıtlar.Sıra saz benizli delikanlıya geldiğinde gözlerini kızın gözlerinden ayırmadan "Sevda vardır ,sevda sultanım" der."Bilgiden de üstün Sevda vardır,Bilim sözdür,sözde kalır,bilim bilgid

Siirt Cudi Dağı'na ilişkin söylence

Siirt Cudi Dağı'na ilişkin söylence Siirt'in güneyinde Hakkari sınırlarındaki Cudi Dağı,Nuh Peygamber'in gemisinin tufandan sonra karaya çıktığı yerdir.Şirnak İli'nin güneyindeki dağdan inen Nuh Peygamber ve oğulları yaşamı yeniden burada başlatmışlardır.Nuh Peygamber'in Cudi Dağı'nı aşıp Şırnak'ı da kurduğu söylenir.Bir zamanlar Şehrin Şehr-i Nuh adıyla anılması bundandır.Günümüzde Haziran ve temmuz aylarında Cudi Dağları'na çıkılır.Geminin oturduğuna inanılan tepe ziyaret edilir.söylenceye göre Nuh'un Karaya çıktığı vakit kurban kestiği yerde burasıdır. Şeyh Fakirullah ve Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya ilişkin söylence Bir zamanlar Erzurum Hasankale yöresinde çok sevilen,sayılan hürmet edilen Osman efendi adında bir ermiş yaşamaktadır.Osman efendi bir akşam namazı kılar ve İstihareye yatar.Rüyasında ak saçlı biri ona mürşidini aramak üzere yola çıkmasını söyler. Ertesi gün Osman Efendi'nin bir oğlu olur adını İbrahim Hakkı koyar.Çocu

Sakarya Sapanca gölü Söylencesi

Sakaraya Sapanca gölü Söylencesi Günün birinde Sapanca'ya bir ermiş gelir.Selam verir selamını alan olmaz.Konuk olmak ister kimse konuk etmek istemez.Akşama yorgun argın kasabadan dönerken uzaktan ışık sızan küçük bir kulübe görür.Bir adım daha atacak gücü kalmamıştır.Kulübeye varır,kulübede geçimini sapan yaparak sağlayan iyi yürekli bir insan yaşamaktadır.Ermişi güler yüzle karşılar:buyur eder."Hoş geldin safalar getirdin aşı şimdi ocaktan indirmiştim Tanrıdan bir misafir istiyordum sen geldin" der ve en rahat köşeye misafirini oturtur.İzzeti ikramda bulunur.Daha sonra da yatacak yer gösterip yatırır.Davranışı ermişi çok memnun etmiştir. Ertesi gün erkenden kalkarlar.Ermiş teşekkür edip izin ister ve yola koyulur.Sapancı da karşı tepelere değin onu uğurlar.Dönüşte aşağıdaki kasabayı göremez.Yerinde kocaman bir göl olmuştur.Küçük kulübesinden başka ev kendisinden başka insan kalmamıştır. Kasaba tüm kötülükleriyle yok olmuştur.O günden sonra göle Sapancı Gölü

Rize Kemençeye ilişkin söylence

Rize Kemençeye ilişkin söylence Rize yöresinde kemençe üzerine çeşitli söylenceler vardır.Bunlardan biride şöyledir. Rize de kan davalı iki ailenin kız ve erkek çocukları birbirine aşık olur ama aileleri bir türlü onları evlendirmeye razı olmaz.Ailelerine söz geçiremeyeceklerini anlayan gençler aralarında kavilleşip kaçarlar.Sonunda kaçıp bir ormana saklanırlar iyice sıkıştırılırlar kurutulamayacaklarını anlayan gençler kucaklaşıp birlikte Tanrıya yakarırlar: "Bizi bunların elinden kurtar Tanrım.Dal olup bölüşelim,saz olup söyleşelim". Az sonra köklenmeye ,dallanıp budaklanmaya başladıklarını hissederler.yüzlerinde mutlu bir  gülücükle son kez kucaklaşırlar.Kız limon,delikanlı servi ağacı olmuştur. Bir süre sonra limon ağacından kemençe,servi ağacından da yay yapılır.Bir araya gelince saz olup söyleşirler.Söz olup sevdalarını dile getirirler.Böylelikle sonsuza dek sevdalarını dile getirmiş olurlar

Ordu Karadeniz Söylencesi

Ordu Karadeniz Söylencesi Yörede "Karadeniz gibi huysuz, konuksevmez" deyişi yaygındır. Buna bağlı olarak da şu söylence anlatılır: Bir zamanlar Karadeniz'in yerinde Pontos adlı bir ülke vardır. Ülke zengin mi zengindir, ama Pontoslular huysuz, dönek, hırçın insanlardır. Hele de konuğu hiç sevmezler. Bu yüzden ülkeye konuksevmez Pontos anlamında "Pontos Aksinos" da denir. Günün birinde Pontos'a Kafkas Dağları'ndan bir ermiş konuk olur. Her gittiği yere iyilik götüren, insanlara iyiyi, doğruyu öğütleyen bu ulu kişinin, Pontos'ta çaldığı her kapı kötü sözlerle yüzüne kapanır. Kime selam verse, karşılık alamaz. Kimse bu iyi yürekli Tanrı adamına ilgi göstermez. Ermiş hemen bu ülkeden uzaklaşmak ister. Boztepe'ye çıkıp bir Pontos ülkesine, bir de gerideki yeşil yamaçlara bakar: "Ey bahtıda yüreğide kara Pontos... Sulara gömülüp ettiğini bulasın" diye ilenir. Sözü biter bitmez, gök bulanır, yer sulanır, koca Pontos ülkesi sul

Niğde Güllü Baba Söylencesi

Niğde Güllü Baba Söylencesi Selçuklu Sultanı bir doğu seferine çıkar.Mevsim kış olduğundan yollar kapanır,ordu küllüce köyü adı verilen yerde kalır.Askerler soğuktan ve açlıktan kırılmak üzeredir.Tipi biraz azalınca Sultan,karşıda bir kulübe görür.Atını sürer,kapıyı çalar.İçeride ak sakallı ,nur yüzlü bir Türkmen kocası,Ocakta çorba kaynatmaktadır.Sultan daha kendini tanıtmadan yaşlı adam konuşmaya başlar."O...geldin mi? Bende seni bekliyordum.Üşümüşsündür geç söyle ocağın başına.Askerlerinde üşümüştür.Onlara bir çıra gönderelim de ısınsınlar. Sultan şaşırır.Ocağın başına geçer.Yaşlı adam ocaktan bir çıra alıp nöbetçilerden birine verir."al bunu askerlere götür,ısınsınlar,az sonra çorba da hazır."der.Sultan dayanamaz" bu çırayla tümü ısınacak,bu tencereyle de tümü doyacak,Öyle mi?"der.Yaşlı adam tatlı bir gülümsemeyle başını sallar. Bir süre sonra ordu çadır kurar,küçücük çıra koca bir meydan ateşi olur.Kaynayan çorba karavanalara kepçe kepçe dağıtıl

Muş Kızıl Ziyaret Söylencesi

Muş Kızıl Ziyaret Söylencesi Bir zamanlar Kurtik Dağları eteğinde yaşayan yaşlı bir adamın dünyalar güzeli bir kızı vardır.Kız bir çobana sözlüdür.Onun güzelliğini duyan Muş Beyi'nin oğlu ,günün birinde buralara gelir.Kuzularını yayan kızı görür görmez sevdalanır.Güzelliği gözlerini kamaştırmış dili tutulmuştur.Bir süre sonra kendine gelir ve kıza seslenir:"Atla atımın terekesine sen bana layıksın".Kız "Kıyma bana ağam.Sen bey oğlusun,benim gibi elli kız bulursun.gönlüm satılık değildir.onu sahibine atamışım bir kez... Başkasında gözüm yok.." diye yalvarsa da beyin gözü görmez.Kız kaçmaya başlar,Beyoğlu da kovalar,Umutsuzluğa kapılan kız kendini dik bir yardan aşağı atar.yiter gider.Hiç bir izini bulamazlar ama onun eşsiz güzelliği çiçeklere,,yüreğinin coşkusu kaynaklara,türküleri kuşların ötüşlerine soluğu dağ yellerine sinmiştir.O günden sonra tepeyi ziyaret edenler buraya "Kızı ziyaret tepesi" demişler.Bu ad zamanla Kızıl Ziyaret Tepe

Manisa Gyges söylencesi

Manisa Gyges söylencesi Lidya Kralı Kandaules çok sevdiği güzel karısıyla,Sardis’teki sarayında güzel günler geçirmektedir.Ona göre karısı dünyanın en güzel kadınıdır.Askerleri arasında en yakın dostu Gyges'e sık sık karısının güzelliğinden sözeder.Ama Gyges ilgilenmez görünür.Bunun üzerine Kandaules  günün birinde Gyges'e şöyle der:"karımın ne denli güzel olduğunu söylediğimde pek inanır görünmüyorsun.Kulak,göz kadar öğretemez doğruyu insana !...O halde bir de onu çırılçıplak gör..." Gyges karşı koyar ve yakarır: "Efendim ne yakışıksız bir şey istiyorsunuz benden, efendimin karısını çırılçıplak görmek olur mu? Bir kadın üstünü çıkardı mı utancından  da soyunmuş olur. İnsanoğlunun namus kurallarını kullanmasından buyana çok zaman geçmiştir. Bunların öğrenilmesi gerekenlerinden biri de 'yalnız senin olana baktır. Tüm kadınlar arasında en güzelinin sizin karınız olduğuna inanıyorum. Yalvarırım benden böyle bir suç işlememi istemeyin.".Kandaules ald

Malatya Malatya Beydağı söylencesi

Malatya Malatya Beydağı söylencesi Torosların bir kolu Beydağı Malatya ovasının güneyinde kentin yanındadır. Burada uyuyan taşa dönmüş bir ermiş'e ilişkin söylence: Ermiş ,yılda bir kez uyanmakta ve şu soruyu sormaktadır.: —Malatya ovası altın sabanla sürülüyor mu? Olumsuz cevap alınca yeniden uykuya dalmaktadır. Malatya ovası, çok verimlidir. İyi sürülüp işlenirse bereket bolluk artacak ve sabanlar bile altından yapılacaktır. O gün ermişin yeniden canlanacağına inanılmaktadır. Ermiş bunu beklemektedir. Eski Malatya Söylencesi Eski Malatya XlX .yy başlarında terkedilmiştir.Aspuzu bağları o kentin yazlığıdır.Halk yazları  buraya göç etmektedir. Eski Malatyalılar her yıl Aspuzu'ya göç ederken ateşlerini bir kuyuya  doldurup üstünü kapatmakta, dönünce de aynı kuyudan ateşini almaktadır. O yıl Aspuzu'dan dönen eski Malatyalılar, kuyudaki ateşin söndüğünü görürler. Bunu uğursuzluk sayarak kenti boşaltır, Aspuzuya dönerler. Zurbahan'a ilişkin söylence

Konya Mevlana Celaleddin Rumi'ye ilişkin söylenceler

Konya Mevlana Celaleddin Rumi'ye ilişkin söylenceler Mevlana ile Şems arasındaki yakınlığı çekememektedir. Bunun üzerine Şems birden ortadan kaybolur. Ne zaman nereye gittiğini bilen yoktur. Mevlana üzgün üzgün Konya çarşısında gezerken kuyumcular çarşısında altın varakları dövenlerin çekiçlerinden çıkan uyumlu sesleri duyar. Öyle bir ses oluşmuştur ki bu sese kendini kaptırır. Eli feracesinin yakasındadır. Evrenin düzeni güneş sistemi, gezegenler, uydular onların ilahi bir düzen içinde dönüşleri aklından geçer. Bu duyguyla dönmeye başlar.Herkes işini gücünü bırakıp onu izlemektedir.gözlerini kapmış başını sağ omuzu üstüne eğmiştir.Bir kolunu gökyüzüne birini de aşağı doğru açmıştır.Kendinden geçmiş tüm acılardan sıyrılmıştır.İzleyenler arasında daha sonra Şems'in yerini alacak olan Selahattin Zerkubi de vardır.Mevlana'nın duygularını anlayan Selahattin Zerkubi de dönmeye başlar.çevresindekilere tüm malını mülkünü bağışlayan Selahattin Zerkubi "Şeyhim"

İstinye

Karadenizde Balıkçılar

Boğazda bir gün