Manisa Gyges söylencesi
Manisa
Gyges söylencesi
Lidya Kralı Kandaules çok sevdiği güzel karısıyla,Sardis’teki sarayında güzel günler geçirmektedir.Ona göre karısı dünyanın en güzel kadınıdır.Askerleri arasında en yakın dostu Gyges'e sık sık karısının güzelliğinden sözeder.Ama Gyges ilgilenmez görünür.Bunun üzerine Kandaules günün birinde Gyges'e şöyle der:"karımın ne denli güzel olduğunu söylediğimde pek inanır görünmüyorsun.Kulak,göz kadar öğretemez doğruyu insana !...O halde bir de onu çırılçıplak gör..." Gyges karşı koyar ve yakarır: "Efendim ne yakışıksız bir şey istiyorsunuz benden, efendimin karısını çırılçıplak görmek olur mu? Bir kadın üstünü çıkardı mı utancından da soyunmuş olur. İnsanoğlunun namus kurallarını kullanmasından buyana çok zaman geçmiştir. Bunların öğrenilmesi gerekenlerinden biri de 'yalnız senin olana baktır. Tüm kadınlar arasında en güzelinin sizin karınız olduğuna inanıyorum. Yalvarırım benden böyle bir suç işlememi istemeyin.".Kandaules aldırmaz o denli üsteler ki sonunda Gyges kabul etmek zorunda kalır.
Gece olunca Kandaules, Gyges’e yatak odalarına götürür, kapının ardına saklar. Bir süre sonra karısı gelir, soyunmaya başlar. Gerçekten çok güzeldir. Yatağa uzanmak için sırtını döndüğünde Gyges kapıdan çıkar, ama kadın olanları fark etmiştir. Duygularını belli etmez ama onuru yaralanmıştır.
Ertesi gün Gyges’e çağırır.:"Senin için iki yol var." der.Bunlardan birini seçebilirsin.Ya Kandaules'i öldürür,beni de Lidya Krallığını da al ya da Kandaules'e hoş görünmek için gördüklerini bir daha görmemen için ölmeye hazır ol.Evet ikinizden biri ölecek,Ya benim onurumla namusumla oynayıp beni suç işlemeye iten o,ya da çıplak görmekle edep kurallarını çiğnemiş olan sen.Seçim senin."
Gyges güç durumda kalmıştır. Sonunda kendi canını kurtarmak için o gece Kandaules’i öldürür. Böylece krallık Heraklesoğulları soyundan, Mermnadesler denilen Gyges'in soyuna geçer.
Midas'a ilişkin söylence
Silenos şarap Tanrısı Dionysos'un yaşlı bir satyrdir. Bir gün Tanrı Frigya, Lidya, dağ ve koruluklarında dolaşırken Silenos uyuya kalır. Köylüler onu bulur. Boynundaki çiçek çelenkleriyle bağlayarak Midas'a götürürler. Midas onu tanır ve on gün on gece sarayında ağırlar. Sonra da yaşlı yoldaşını, Dionyos’a götürür. Dionyos buna öyle sevinir ki Midas'a her dileğini gerçekleştireceğini söyler. Midas her dokunduğunun altın olmasını ister. Dionyos sözünde durur, dileğini gerçekleştirir.
Midas sarayına dönerken dokunduğu bir dal altın olur, yerden topladığı bir avuç çakıl altına dönüşür. Eline aldığı bir buğday başağı altın döker. Çok mutludur,ama sofraya oturup ta eline aldığı ekmeğin altın olduğunu Şaraba dokunduğunda bir altın külçesine dönüştüğünü görünce dileğinin korkunçluğunu anlar.Sonunda bu duruma dayanamayan Midas ,Dionyos'a giderek eski durumuna getirilmesini ister.O da Sardis’e dönerek Sart Çayı kaynağına çıkmasını , burada topraktan fışkıran sularla yıkanmasını söyler.Kral denileni yapar ve kurtulur.
Dur Hasan Baba Söylencesi
Yörede Hasan Baba adında bir ermiş yaşamaktadır. Saruhan Bey'i hocanın ününü duymuştur. Asker göndererek onu çağırtır. Hoca askerlerin geleceğini önceden sezer. Onları bir küçük tencere yemekle karşılayıp iyice doyurur. Atlarının önüne koyduğu bir tutam saman da tüm atlara yeter. Askerler şaşırır. Ama bir şey demezler. Hoca’yla yola koyulurlar. Hoca yayan gitmektedir. Yolda askerler bir küçük tencere yemek ve bir tutam otla kendilerini ve atlarını doyurmasının gizini öğrenmek ister. Hoca hiç ses etmez. Askerler o denli sıkıştırır ve bunaltırlar ki sonunda orada bir taşın üstüne ata biner gibi oturur ve uçmaya başlar. Askerler ardından "Dur Hasan Baba dur..."diye bağırırlar. Hoca kıbleye dönüp taşı durdurur. Askerlerin komutanı "biz senin ne olduğunu gördük, şimdi de sen bizi gör " der. Oradaki büyük bir kayayı kılıcıyla ikiye böler. Hoca da yumruğunu kayaya dayar, bastırır. Kaya hamur gibi oyulur. Komutan ellerine sarılıp bağışlamasını yalvarır. Ama hoca açıkça keramet göstermiştir. Oracıkta ölür. Öldüğü yerde Dur Hasan Baba Köyü kurulur.
İnanışa göre at gibi taş, komutanın kestiği, Hoca’nın oyduğu kaya günümüzde de yan yana durmaktadır. Hocanın bindiği taşta baldır ve topuk izi vardır.
ALİ GÖLÜNE İLİŞKİN SÖYLENCE
Yörede yaşayan Ali Adlı bir çoban ağanın kızına vurulur.Kızda çobanı sevmektedir..Bey günün birinde durumu öğrenir.Çobanı çağırtır.Nurhak Dağları'nda bir kış geçirirse kızını vereceğini söyler.Çoban atını dağa sürer.Günümüzde Ali Gölü'nün çevresindeki bir mağaraya sığınır.Bir süre dayanır,ama sonra ölür.Söylenceye göre sığındığı mağaranın duvarlarında Ali'nin ölüm nedeni şöyle açıklanmaktadır.
"Açlıktan ve susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü."İnanışa göre mağaranın önündeki oyuk taş Ali'nin atının yemliğidir. O günden sonra da mağaranın yakınındaki göle Ali gölü adı verilir.
"Açlıktan ve susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü."İnanışa göre mağaranın önündeki oyuk taş Ali'nin atının yemliğidir. O günden sonra da mağaranın yakınındaki göle Ali gölü adı verilir.
ALİ GÖLÜNE İLİŞKİN SÖYLENCE
Yörede yaşayan Ali Adlı bir çoban ağanın kızına vurulur.Kızda çobanı sevmektedir..Bey günün birinde durumu öğrenir.Çobanı çağırtır.Nurhak Dağları'nda bir kış geçirirse kızını vereceğini söyler.Çoban atını dağa sürer.Günümüzde Ali Gölü'nün çevresindeki bir mağaraya sığınır.Bir süre dayanır,ama sonra ölür.Söylenceye göre sığındığı mağaranın duvarlarında Ali'nin ölüm nedeni şöyle açıklanmaktadır.
"Açlıktan ve susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü."İnanışa göre mağaranın önündeki oyuk taş Ali'nin atının yemliğidir. O günden sonra da mağaranın yakınındaki göle Ali gölü adı verilir.
"Açlıktan ve susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü."İnanışa göre mağaranın önündeki oyuk taş Ali'nin atının yemliğidir. O günden sonra da mağaranın yakınındaki göle Ali gölü adı verilir.
Malik Ejder'e ilişkin söylence
Söylenceye göre Maraş'ın dört tepesinde dört sahabi yatmaktadır. Bunlar Şeyh Ukkaş, Malik Ejder, Osman Dede, Sâd İbni Ebi Vakkas'tır.
Malik Ejder, Malik Ejderli Tepesi'nde yatmaktadır. Gömüt’ü çok büyük ve üstü açıktır. Söylenceye göre Hz. Muhammed, Malik Ejder'le Osman Dede'yi Maraş'ı almakla görevlendirir. Bunlar uzun ve zor bir yolculuktan sonra Maraş yakınlarına gelir. Bir çeşme başında uyuya kalırlar. Düşman üzerlerine gelir. Aralarında zorlu bir savaş olur. Bu iki ulu kişiyle baaş çıkamayan düşman geri çekilir.
Malik Ejder tepesi günümüzde de kutsal sayılmakta olup bir adak yeridir.
MANİSA MESİRİ VE TARİHÇESİ
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim 'in eşi Muhteşem Süleyman diye tarihe geçen Kanuni sultan Süleyman 'ın annesi Hafsa Sultan Manisa'da iken bir ara hastalanır. Hastalığına çare bulunamayan Sultan'ın yaptırdığı Sultan Camii Medresesinin başına getirilen Merkez Efendi bitki ve baharatların karışımından oluşan bir macun hazırlar.41 çeşit baharat karıştırılarak hazırlanan bu macunu yiyerek sağlığına kavuşan Hafsa Sultan, Hastalara bu macunun verilmesini ister.
Halktan gelen isteğin artması üzerine, kâğıtlara sardırılan macunun kendi yaptırdığı Sultan Camii'nin kubbe ve minarelerinden halka saçılmasını buyurur. Halk her yılın 22 Mart günü Sultan Camiinin önünde kendiliğinden toplanır. Toplanır ve böylece Manisa mesir macunu şenlikleri doğmuş olur.(1539)
O günden bugüne onbinlerce insan Sultan Camii etrafında toplanır, doğanın uyanışının baharın gelişinin bereket ve bolluğun başlangıcını, sevincini yaşar. Günümüzde şenlikler sırasında uygulanan program uyarınca çeşitli kültürel ve sportif faaliyetler sergilenmekte ve Manisa halkına çeşitli hizmetler sunulmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder