Ordu Karadeniz Söylencesi



Ordu

Karadeniz Söylencesi

Yörede "Karadeniz gibi huysuz, konuksevmez" deyişi yaygındır. Buna bağlı olarak da şu söylence anlatılır:
Bir zamanlar Karadeniz'in yerinde Pontos adlı bir ülke vardır. Ülke zengin mi zengindir, ama Pontoslular huysuz, dönek, hırçın insanlardır. Hele de konuğu hiç sevmezler. Bu yüzden ülkeye konuksevmez Pontos anlamında "Pontos Aksinos" da denir. Günün birinde Pontos'a Kafkas Dağları'ndan bir ermiş konuk olur. Her gittiği yere iyilik götüren, insanlara iyiyi, doğruyu öğütleyen bu ulu kişinin, Pontos'ta çaldığı her kapı kötü sözlerle yüzüne kapanır. Kime selam verse, karşılık alamaz. Kimse bu iyi yürekli Tanrı adamına ilgi göstermez.
Ermiş hemen bu ülkeden uzaklaşmak ister. Boztepe'ye çıkıp bir Pontos ülkesine, bir de gerideki yeşil yamaçlara bakar: "Ey bahtıda yüreğide kara Pontos... Sulara gömülüp ettiğini bulasın" diye ilenir.
Sözü biter bitmez, gök bulanır, yer sulanır, koca Pontos ülkesi sular altında kalır, kapkara bir deniz olur. Adına Karadeniz denir. Karadeniz'in huyu, suyu da Pontoslular'a çekmiştir. Hırçınlığı, konuksevmezliği bu yüzdendir.
Telli Gelin söylencesi



Ordu yakınlarında bir köyde yaşayan Mehmet ,evlendiğinin ertesi günü askere alınır.Aradan onbeş yıl geçer.Sonunda tezkere alır. Dönerken yolda yaşlı bir adamla karşılaşır.Adam yolculuğun nereden nereye olduğunu sorar.Mehmet de anlatır."Oğulcuğum sen bunca yıl askerde kalmışsın üç yıl benim yanımda kalda sana hayatın boyunca lazım olacak üç öğüt vereyim." der.Mehmet kabul eder;Birlikte adamın memleketine giderler.

Aradan bir yıl geçer yaşlı adam ilk öğüdünü verir.:"Doğru yol varken eğri yoldan gitme." İkinci yıl sonunda "Her yüzüne güleni dost sanma.Aslını öğrenmeden bir karar verme." der.üçüncü yıl sonunda da yaşlı adam "Sabırlı ol sabrın sonu selamettir."der ve memleketine dönmesine izin verir.Vedalaşıp ayrılırlar.
Mehmet çavuş yola çıkar bir an önce sılaya varma özlemi içerisindedir.Her zaman gittiği yolu bırakıp kısadır diye ormana dalar.Burada eşkıyalarla karşılaşır;Canını zor kurtarır.Hem tehlike atlatmış hemde zaman kaybına uğramıştır.Aklına ilk öğüdü gelir.Her zaman gittiği yola döner.
Köyüne yaklaşırken yolda bir atlı görür.Atlıyla söyleşirken,onun kendi köyünden olduğunu anlar.Ailesinden haber sorar.Adamın Mehmet Çavuş'un karısında gözü vardır.Bunun için:"Var git sana yazık olmuştur,Karın bir delikanlıyla birlikte" der. Mehmet Çavuş çok öfkelenmiştir.Atını son hızla sürer.Evine vardığında gün ağarmak üzeredir.Pencereden bakar ki karısının yanında bir delikanlı uyumakta.Hemen tabancasına sarılır.Sonra aklına yaşlı adamın öğüdü gelir.
Araştırınca da gencin kendi oğlu olduğunu öğrenir.elini kana bulamaktan kurtulmuştur.

Şuayip Tepesi'ne ilişkin söylence
Giresun'da bir karı koca yaşamaktadır ve birbirilerini çok sevmektedir.Fakat zamanla koca verem hastalığına yakalanır kan kusmaktadır.Karısını çağırır ve düşmanları haricinde biri ile evlenmesini vasiyet eder.Kadın çok üzülür ve kocasının kurtulması için Tanrıya gece gündüz yalvarır dua eder.
Kadın bir gece uykuya dalar rüyasında Hızır A.S.ı görür.Hızır a.s.ona "Üzülme Allah'tan umut kesilmez.Kalk Ordu da Ulubey yakınındaki Şuayip Tepesi'ne git orada bir su kaynağı vardır ondan kocana bol bol içir tekrar eski sağlıklı günlerine dönüp mutluluk içinde yaşayın.
Kadın uyanır uyanmaz kocasını alıp Ordu'ya Ulubey'e gelir.Şuayip Tepesi'ndeki  kaynağa kadar kocasını sırtında taşır.Adam sudan kana kana içer ağzından burnundan kan boşanır.Ama iyileşir,tekrar sağlığına kavuşur.Bu yüzden Ulubey'deki Şuayip  Tepesi'nde bulunan suyun hastalara şifa verdiğine inanılır.
Günümüzde de Şuayip Tepesi'ndeki su şifalı olarak bilinir ve insanlar şifa bulmak için buraya gelir.


Uzun Kızlar Efsanesi

Yüzlerce yıl önce Mesudiye yöresinde üç Türkmen kardeş yaşarlarmış. Bu kardeşler, kış mevsiminde Mesudiye yöresinin kuytu ve sıcak yerlerinde, yaz mevsiminde de yüksek yaylalarda yaşamlarını sürdürürlermiş. Her üç kardeşin de sürülerce koyunları ve yüzlerce atları varmış.

Karababa, Karaaslan ve Eriçok adındaki bu üç kardeş, canlı kelekti koyunları, yağız at sürüleriyle mutlu bir şekilde yaşayadururlarken, günlerden bir gün büyük bir düşman ordusu çıkagelmiş. Onların bu mutlu yaşamları da sona ermiş. Sona ermiş ama, Türkmenler hemen teslim olmamışlar. Düşman ordularıyla aralarında denk olmayan ama yiğitçe bir mücadele başlamış. Karababa ve Karaaslan adlı kardeşler, bulundukları mevkide yiğitçe mücadelelerinden sonra şehit düşmüşler.

Üçüncü ve en kuvvetli kardeşin askeri daha çokmuş. Onun için bu kardeşin bulunduğu tepeye "Eriçok Tepesi" denmiş. Eriçok tepesi müstahkem bir kalenin bulunduğu, bir tarafı kayalık ve uçurum olan yüce bir tepedir. Düşman, bu tepeyi de kuşatmış. Tepenin üzerindeki kalenin önlerinde günlerce savaş olmuş. Düşmanlar tepeyi savaşarak alamayınca beklemeye başlamışlar. Kalede su ve yiyecek bitmiş. Günün birinde kaledeki Türkmenler artık susuz kalamayacaklarını anlayınca Eriçok tepesi'nin yakınlarında bulunan Kübet çeşmesine su getirmeleri için 12 savaşçı ve iki yiğit kız göndermişler.

Kızlar çeşmede suyu doldurmuşlar. Savaşçılar da kendilerine saldıran düşmanlarla savaşmaya başlamışlar. 12 savaşçı savaşadursun, kızlar Eriçok tepesine hızla tırmanıyorlarmış. Ama düşman durur mu? 12 yiğidi şehit ettikten sonra kızların peşine düşmüşler. iki yiğit Türkmen kızı, kaleye epeyce yaklaşmışlar. Fakat düşman atlıları peşlerinden yetişmiş. Düşmanın nefesini enselerinde duyan kızlarında başka çareleri kalmamış :

- Allah'ım demişler... Bizi düşmana teslim etme!.. Yeri yar da yerin içine girelim... Onların eline teslim olmaktansa ölmek daha iyidir.

Yüce Tanrı onların bu masum isteklerini kırmamış. Yer yarılmış ve onlar bağrına basmış. Kızların öyle uzun, öyle güzel saçları varmış ki, saçlarının bir kısmı dışarıda kalmış.

Uzun bir mücadeleden sonra Eriçok Tepesi düşmüş. Yerin yarılıp yarılmadığını bilemeyiz ama, Uzun Kızların mezarları ve Eriçok Kalesi'nin önünde binlerce mezar, bugün bile durmaktadır. O civarlar gezildiğinde insanoğlu ister istemez ürpermektedir. Her üç tepede de, yani Eriçok, Karababa ve Karaaslan Tepelerinde bu mubarek zatların mezarları ziyaret edilmektedir. 

Yorumlar

İstinye

Karadenizde Balıkçılar

Boğazda bir gün

Bu blogdaki popüler yayınlar

Isparta Gülcü Baba Söylencesi

Amasya Lokman Hekim Söylencesi

Gazi Antep Gazi Antep surlarına ilişkin söylence